SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-CİHAD VE’S-SİYER

<< 1221 >>

باب: فضل رباط يوم في سبيل الله.

73. ALLAH YOLUNDA CİHAD EDERKEN SINIR BOYLARINDA NÖBET TUTMANIN FAZİLETİ

 

وقول الله تعالى: {يا أيها الذين آمنوا اصبروا} إلى آخر الآية /آل عمران: 200/.

Allah Teala buyurdu ki: "Ey iman edenler, zorluklara sabırla katlanın ve birbirinizle sabırda yarışın! (Ribat) Sınır boylarında uyanık bir şekilde nöbet tutun ve Allah'tan korkun ki (takva) kurtuluşa eresiniz."[Al-i İmran 200]

 

حدثنا عبد الله بن منير: سمع أبا النضر: حدثنا عبد الرحمن بن عبد الله بن دينار، عن أبي حازم، عن سهل بن سعد الساعدي رضي الله عنه:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (رباط يوم في سبيل الله خير من الدنيا وما عليها، وموضع سوط أحدكم من الجنة خير من الدنيا وما عليها، والروحة يروحها العبد في سبيل الله، أو الغدوة، خير من الدنيا وما عليها).

 

[-2892-] Sehl İbn Sa'd es-Saidi'nin naklettiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Allah yolunda bir gün sınır boylarında nöbet tutmak dünyadan ve dünya üzerinde bulunan her şeyden daha hayırlıdır. Sizden birinizin kamçısının cennette tuttuğu yer dünyadan ve dünya üzerindeki her şeyden daha üstündür. Bir kul'un Allah yolunda bir akşam veya sabah vaktindeki yürüyüşü dünyadan ve dünya üzerinde bulunan her şeyden daha hayırlıdır."

 

Diğer tahric: Nesâî, Cihâd;Tirmizî, Cihad

 

AÇIKLAMA:     Ribat, Müslümanlarla kafirler arasındaki sınır boylarında nöbet tutup Müslümanların güvenliğini sağlamaya çalışmaktır. İmam Buhari bu ayeti görüşüne delil olarak arz ederken bu ayetin en meşhur olan tefsirini esas almıştır.

 

Bu ayetin tefsiri ile ilgili olarak ileri sürülen bazı görüşler şöyledir:

 

1. Hasan-ı Basrı ile Katade'ye göre: "Sabredin emri Allah'a itaatte sabırlı ve kararlı olun, sabırda yarışın emri cihad sırasında Allah'ın düşmanlarına karşı dirençli olun ve ribat emri de Allah yolunda uyanık olun anlamına gelir."

 

2. Muhammed İbn Ka'b el-Kurazı şöyle demiştir: "Sabredin emri itaatte kararlı olun, sabırda yarışın emri Allah'ın vadinin muhakkak gerçekleşeceğinden emin olarak umutla bekleyin, ribat emri düşmana karşı uyanık olun ve takva emri de aranızdaki ilişkilerde Allah'tan korkun anlamındadır."

 

3. Zeyd İbn Eslem: "Sabredin emri Allah yolunda cihadda kararlı ve devamlı olun, sabırda yarışın emri düşmana karşı dirençli olun ve ribat emri de savaş için at yetiştirip besleyin anlamına gelir" demiştir.    /

 

 

باب: من غزا بصبي للخدمة.

74. HİZMET ETMESİ İÇİN ÇOCUKLARIN SAVAŞA GÖTÜRÜLMESİ

 

حدثنا قتيبة: حدثنا يعقوب، عن عمرو، عن أنس بن مالك رضي الله عنه:

 أن النبي صلى الله عليه وسلم قال لأبي طلحة: (التمس غلاما من غلمانكم يخدمني حتى أخرج إلى خيبر). فخرج بي أبو طلحة مردفي، وأنا غلام راهقت الحلم، فكنت أخدم رسول الله صلى الله عليه وسلم إذا نزل، فكنت أسمعه كثيرا يقول: (اللهم إني أعوذ بك من الهم والحزن، والعجز والكسل، والبخل والجبن، وضلع الدين، وغلبة الرجال). ثم قدمنا خيبر، فلما فتح الله عليه الحصن ذكر له جمال صفية بنت حيي بن أخطب، وقد قتل زوجها، وكانت عروسا فاصطفاها رسول الله صلى الله عليه وسلم لنفسه، فخرج بها حتى بلغنا سد الصهباء حلت فبنى بها، ثم صنع حيسا في نطع صغير، ثم قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (آذن من حولك). فكانت تلك وليمة رسول الله صلى الله عليه وسلم على صفية. ثم خرجنا إلى المدينة، قال: فرأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم يحوي لها وراءه بعباءة، ثم يجلس عند بعيره، فيضع ركبته، فتضع صفية رجلها على ركبته حتى تركب، فسرنا حتى إذا أشرفنا على المدينة نظر إلى أحد، فقال: (هذا جبل يحبنا ونحبه). ثم نظر إلى المدينة فقال: (اللهم إني أحرم ما بين لابتيها بمثل ما حرم إبراهيم مكة، اللهم بارك لهم في مدهم وصاعهم).

 

[-2893-] Enes İbn Malik r.a. anlatıyor: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ebu Talha'ya: "Hayber'in fethine çıktığımızda sefer boyunca bana hizmet edecek bir delikanlı bulabilir misiniz?" buyurdu. Ebu Talha da beni terkisine alıp götürdü. Ben o sıralar ergenlik çağına yaklaşmış bir çocuktum (murahik). Ben bu seferde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bineğinden indiği zaman ona hizmet ediyordum. Nebi'ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem sık sık şöyle dua ettiğine tanık oldum: "Allahım gam, keder ve tasadan, tembellikten ve güçsüz / aciz duruma düşmekten, cimrilikten ve korkaklıktan, borç altında ezilmekten ve düşman güçlerin tasallutundan sana sığımrım!"

 

Sonra Hayber'e vardık. Allah Teala Hayber kalesinin fethini müyesser kılınca Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e kocası savaşta öldürülen taze gelin Safiyye bnt. Huyey İbn Ahtab'ın güzelliği anlatıldı. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu kendisine aldı ve birlikte yola koyuldular. Sahba seddine varınca Safiyye ile evliliği gerçekleşti. Sonra küçük bir kap içerisinde hays denen (hurma, peynir ve yağ karıştırılarak yapılan) bir yemek yapıldı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana: "Etrafındakileri çağır!" buyurdu. İşte bu, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Safiyye ile evliliği dolayısıyla verdiği düğün yemeği idi.

 

Ardından Medine'ye doğru yola çıktık. Ben Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Safiyye'yi abası ile sardığını gördüm. Sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem devesinin yanına yaklaştı ve yere çöküp dizini dikti. Safiyye ise Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dizine basıp deveye bindi. Bu şekilde yola devam ettik ve Medine'ye yaklaştık. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medine'ye yaklaşınca önce Uhud dağına bakıp: "Bu öyle bir dağdır ki bizi sever biz de onu severiz!" buyurdu ve ardından Medine'ye bakıp şöyle dua etti: "Allahım, ben İbrahim'in Mekke'yi haram bölgesi olarak belirlediği gibi Medine'nin şu iki kara tepesi arasını haram bölge olarak belirliyorum. Allahım, Medinelilerin müddüne ve sa'ına bereket ver!"

 

 

AÇIKLAMA:     İmam Buhari kullandığı bu başlık ile çocukların cihad görevi ile mükellef olmadıklarına ancak cihad sırasında bazı işleri görmeleri için götürülebileceklerine işaret etmiştir.

 

Buhari’yi şerh eden bazı alimler bu rivayete bakarak yetim bir çocuğun ücretsiz hizmetçi olarak kullanılabileceğini ve çocukların savaşa götürülebileceğini söylemişlerdir. Çünkü onlara göre Enes'in naklettiği bu kıssada ücretle ilgili herhangi bir açıklamaya değinilmemiştir. Fakat bu görüş tartışmaya açıktır. Çünkü Enes bu sefer sırasında on beş yaşın üzerindeydi. Zira Hayber hicretin yedinci yılında fethedilmiştir. Enes ise hicretin gerçekleştiği sene sekiz yaşında bir çocuktur. Ayrıca anlatılan kıssada ücretle ilgili herhangi bir açıklama bulunmaması bunun hiç olmadığı anlamına gelmez.

 

Bazı alimler Uhud dağının Resulullah’ı (s.a.v.), Resulullah’ın (s.a.v.) da Uhud dağını sevmesini gerçek anlamda kabul etmişlerdir. Çünkü Cenab-ı Hakk bazı cansız varlıklarda muhabbet/sevgi özelliğini yaratır. Alimlerin bir kısmı ise burada mecaz! bir anlatımın söz konusu olduğunu düşünmüşlerdir. Buna göre hadisin anlamı şöyle olur: "Uhud halkı bizi sever biz de onları severiz."

 

 

باب: ركوب البحر.

75. DENİZ YOLCULUĞU

 

حدثنا أبو النعمان: حدثنا حماد بن زيد، عن يحيى، عن محمد بن يحيى ابن حبان، عن أنس بن مالك رضي الله عنه قال: حدثتني أم حرام: أن النبي صلى الله عليه وسلم قال يوما في بيتها، فاستيقظ وهو يضحك، قالت: يا رسول الله ما يضحكك، قال: (عجبت من قوم من أمتي يركبون البحر كالملوك على الأسرة). فقلت: يا رسول الله، ادع الله أن يجعلني منهم، فقال: (أنت معهم). ثم نام فاستيقظ وهو يضحك، فقال مثل ذلك مرتين أو ثلاثا، قلت: يا رسول الله، ادع الله أن يجعلني منهم، فيقول: (أنت من الأولين). فتزوج بها عبادة بن الصامت، فخرج بها إلى الغزو، فلما رجعت قربت دابة لتركبها، فوقعت فاندقت عنقها.

 

[-2894 - 2895-] Enes İbn Malik r.a. dediki: Teyzem Ümmü Haram anlattı: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir defasında benim evimde öğleden somra uyudu (kaylule yaptı). Sonra tebessüm ederek uyandı. Ben: "Ey Allah'ın Resulü bu tebessümün sebebi ne?" diye sorunca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Tahtları üzerindeki krallar gibi ihtişamlı bir şekilde deniz seferine çıkan ümmetimden bir grup beni çok sevindirdi de ona gülüyorum!" Ben: "Ey Allah'ın Resulü, dua buyurunuz ben de onlardan biri olayım!" deyince Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

"Sen onlardan biri olacaksın" buyurdu. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem sonra yine uzanıp uykuya daldı ve aynı şekilde gülerek uyandı. Uyandıktan sonra daha önce kendisini sevindiren rüyayı iki veya üç defa anlattı. Ben yine: "Ey Allah'ın Resulü, dua buyurunuz ben de onlardan biri olayım!" deyince Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Sen bu grubun önde gelenlerinden olacaksın" buyurdu." Teyzem daha sonra Ubade İbnü's-Samit ile evlendi. Ubade savaşa giderken onu da yanında götürdü. Seferden geri dönüş başladığında binmesi için bir hayvan yanaştırıldı. Ancak hayvandan düşüp boynunu kırdı.

 

 

AÇIKLAMA:     İmam Buhari başlığa herhangi bir kayıt getirmeden deniz yolculuğu konusunu mutlak olarak zikretmiştir. Fakat deniz yolculuğunu cihad ve savaş konularını ele aldığı bu bölümde açıklaması bunun deniz savaşları anlamında olduğunu göstermektedir.

 

İlk dönemlerde deniz yolculuğuna çıkma konusu tartışılmıştır. Konuyla ilgili olarak Mutarrif el-Verrak "Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur"[Yunus 22] ayetini delil göstermiş ve Allah'ın söylediği doğru olandır diyerek deniz yolculuğunda herhangi bir sakınca bulunmadığını savunmuştur.

 

Züheyr İbn Abdullah'ın merfu olarak naklettiği bir hadis şöyledir: "Fırtınalı bir günde deniz yolculuğuna çıkan bir kimsenin başına bir iş gelse bundan hiç kimse sorumlu olmaz." Başka bir rivayette ise bu ifade: "Fırtınalı bir günde deniz yolculuğuna çıkan bir kimsenin başına bir iş gelse başkasını değil kendisini kınasın!" Bu rivayetlerde deniz yolculuğuna çıkma yasağı fırtınalı ve dalgalı olma kaydına bağlanmıştır. Bu da deniz dalgalı olmadığı ve fırtına bulunmadığı zamanlar deniz yolculuğuna çıkılabileceğini gösterir. Burada önemli olan yolcuların güvenliğidir. Güvenlik ve emniyet sağlanmışsa kara ile deniz arasında hiçbir fark yoktur.

 

Bununla birlikte İmam Malik gibi bazı alimler deniz yolculuğu açısından kadın ile erkeğin birbirinden farklı hükümlere tabi olduklarını söylemişlerdir. İmam Malik'e göre kadının deniz yolculuğuna çıkması mutlak olarak yasaktır. Fakat bu hadis alimlerin çoğunluğu tarafından savunulan diğer görüş için delil teşkil etmektedir.

 

Müslümanların Çıktığı ilk deniz savaşı Hz. Osman zamanında Muaviye İbn Ebu Süfyan tarafından gerçekleştirilmiştir. İmam Malik'in naklettiğine göre Hz. Ömer insanların deniz seferine çıkmalarını yasaklamıştır. Bu durum Hz. Osman zamanında da bir süre devam etmiş ve Muaviye'nin ısrarlı istekleri sonunda bu dönemde deniz seferine çıkılmasına izin verilmiştir.